Loydu.com'a Hoşgeldiniz

Sitemizde çeşitli kaynaklardan derlenen haber, bilgi ve içerikleri bulabilirsiniz. Şikayet ve telif bildirimleriniz için lütfen tıklayın.

Bilim İnsanlarını Çıldırtan Hatalı İfadeler

Bilim İnsanlarını Çıldırtan Hatalı İfadeler

Bilim insanları, senelerdir gündelik hayatta bilmeden kullandığımız bilimsel terimler yüzünden acı çekiyorlar. İşte o acılardan bir seçki. DelilFizikçi Sean Carroll'a kadar "kanıt" kel...

Bilim insanları, senelerdir gündelik hayatta bilmeden kullandığımız bilimsel terimler yüzünden acı çekiyorlar. İşte o acılardan bir seçki.

Delil

Fizikçi Sean Carroll'a kadar "kanıt" kelimesi en fazla yanlış anlaşılan kelime. 
 
Delil, belirtilmiş varsayımlardan belirli sonuçlara gidilen mantıklı bir ispat aramak. Yani teknik bir tanımı var ve bunun gündelik hayattaki havadan sudan konuşmalarda kullanılması "bir şeye dair güçlü delil" tanımıyla fazlasıyla çelişiyor.
 
Carroll, bilim insanlarının ne söyledikleriyle, insanların ne duydukları arasında bir uyumsuzluğun laf konusu olduğu kanısında, çünkü "kanıt" denince bilim insanlarının zihinlerinde çok daha güçlü bir tarif oluşuyor. Ve o tanınma tarafından bilimin hiçbir şeyi kanıtladığı falan yok! 
 
"Bu yüzden 'Diğer türlerden evrim geçirdiğimizle ilgili kanıtınız nedir?' veya 'İklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğunu kanıtlayabilir misiniz?' diye sorduğunuzda 'Evet, kanıtlayabiliriz,' demektense kem küm etmeye başlıyoruz. Hakiki şu ama bilim hiçbir zaman bir şeyleri kanıtlamıyor, defalarca güncellenmeye ve gelişime aleni bir dünyaya dair her geçen gün daha güvenilir teoriler ortaya atıyor sadece. Bu, bilimin neden bu kadar başarılı olduğuyla ilgili kilit unsurlardan biri."

Teori

Astrofizikçi Dave Goldberg'in "kuram" hakkında bir teorisi var. Ona göre sokaktaki insan "kuram" terimini, "düşünce" ya da "önerge" olarak algılıyor. Ama bilimsel teoriler, hal,zırdaki ya da gerçekleştirilecek deneyler sonucunda elde edilen kanıtlarla reddedilme potansiyeli taşıyan, deneme edilebilir fikirler sisteminin tamamıdır. 
 
"Görecelilik, kuantum mekaniği ve evrim gibi en iyi teoriler, bir yüzyıldır veya belki de daha uzun süredir, Einstein'dan daha zeki olduğunu kanıtlamaya çalışan veya dünyaya yönelik görünüm açılarına sızmaya müsait metafizik saldırılara karşısında koyan insanlara direnmekte. N,yetinde teoriler her yöne çekilebilir, lakin bu sonsuza değin sürmez. Bütününü bir kenara atmaksızın, teorileri bir takım ayrıntıları sebebiyle yetersiz veya hatalı bulabilirsiniz. Evrim teorisi, yıllar içinde pek çok kez değişikliğe uğradı, ama tamamen tanınmayacak ülkü de gelmedi. 'Bu sadece bir teori' cümlesinin sorunu şu ama gerçek bir bilimsel teori keza ufak bir şeydir hem de değildir."

Kuantum Belirsizliği ve Kuantum Gariplikleri

"2004 yapımı "Ne Biliyoruz ki!" (What the Bleep Do We Know?) adlı film, bu durumun en somut örneği. Bir durumu, momentumu veya enerjiyi ölçen gözlemci, deterministik olmayacak şekilde dalga fonksiyonun çökmesine neden oluyor. (Doğrusu, ilk köşe yazılarımdan biri dalga fonksiyonunu çökertmeniz için ne kadar zeki olmanız gerektiği üzerineydi.) Ama sırf c,n deterministik yok diye, bu sizin onu kontrol ettiğiniz anlamına gelmez.
 
Kuantum belirsizliğiyle kuantum garipliklerinin, ruhun varlığına veya insanlığın evreni kontrol etmesine veya diğer bir pseudo bilime dair fikirlerin yer aldığı belirli çevrelerle ne ölçüde iç içe gireceği göze çarpan, hatta doğrusu korkutucu bir şey. Neticede kuantum partiküllerinden (protonlar, nötronlar, elektronlar) oluşuyoruz ve kuantum evreninin bir parçasıyız. Bu bayağı klas bir şey tabii fakat lakin fiziğin kendisi de böylece zaten."
 
giderken "Ne Biliyoruz ancak!" adlı filmde de, su kristalleri üstüne yaptığı çalışmalarla karşımıza meydana çıkan Masaru Emoto'nun, evinin mutfağında 35.000 yaşındaki Ramtha isimli savaşçı bir Atlantislinin ruhuyla iletişime geçtiğini bahis eden bir ev kadını olduğunu not düşelim. Laf konusu filmde iki bambaşka su kristalini alıp birine bir tür dua, diğerine beddua ettiriyor ve sevgiyle yaklaşılan kristalin çiçeklendiği, diğerinin ise yapısının bozulduğunu gösteriyor ve "insan vücudunun yüzde bilmem kaçı sudur, kendinizi sevin" mesajı vermeye çalışıyordu. Emoto'nun ticari bağlantıları ve bilimsellikten bir hayli ırak çalışmaları hakkındaki gerçekleri şuradan inceleyebilirsiniz.

İstatiksel Olarak Manidar

Matematikçi Jordan Ellenberg bu konuyla ilgili yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak istiyor!
 
"'İstatiksel olarak manidar' bilim insanlarının geçmişe dönüp değiştirmek istedikleri o cümlelerden biri. 'Manidar' bir önem arz eder, fakat istatiksel manidarlığın sınanması (fakat bu İngiliz istatistikçi R. A. Fisher tarafından geliştirilmiştir) bir etmenin önemini ya da boyutunu ölçmez, sıfırdan başlayıp en kuvvetli istatiksel araçlarımızı kullanarak onu diğerlerinden ayrı tutup tutamayacağımızı ölçer yalnızca. Bence 'istatiksel olarak dikkate değer' veya 'istatiksel olarak fark edilebilir' çağırmak daha iyi."

Doğal Seleksiyon

Paleoekolojist Jacquelyn Gill, insanların evrim teorisinin temel ilkelerinden bazılarını yanlış anladıkları kanaatinde,

"Benim listemin en başında 'doğal seleksiyon' var. bir defa bunlar Darwin'in kendi sözleri yok. İkincisi, insanlarda 'doğal seleksiyon'un ne anlama geldiğiyle ilgili bir yanlış anlayış söz konusu. Bununla bağlantılı olarak, evrimin kendisine dair bir baş karışıklığı da mevcut. Buna evrimin defalarca ilerlemeye ve belirli bir doğrultu izlemeye yatkın olduğu ya da tüm davranışların düzen sağlamaya yönelik olduğu gibi ısrarcı görüşler dâhil.
 
Doğal seleksiyon, en güçlü ya da en zeki olanın hayatta kalması anlamına gelmez. Bir organizmanın kendi çevresine en iyi şekilde düzen sağlamasıdır sadece ama bu da en küçükten en güçlüye, en zehirliden en uzun zaman susamış kalabilecek olana dek her tür canlıyı kapsar. Keza canlılar tekrar tekrar bizim armoni sağlama olarak açıkladığımız şekilde evrim geçirmezler. Onların evrim yolculuklarının daha fazla tesadüfen dönüşüm ya da kendi türlerinin diğer üyelerinin çekici bulduğu davranışlarla alakası vardır."

"Öğrenilmiş" ve "Doğuştan"

Evrim biyoloğu Marlene Zuk, hatalı kullanılan terimler arasında en sevdiği "öğrenilmiş" ve "doğuştan"mış.
 
"Davranışlardan bahsederken genel olarak bana gelen ilk sual 'genetik' olup olmadıkları oluyor ki bu bir hatalı kavrayış, çünkü BÜTÜN davranışlar, defalarca için genlerin getirisiyle doğanın getirisinin birer sonucudur. Yalnızca davranışlar arasındaki bir farklılık -davranışın kendisinde değil- genetik veya öğrenilmiş olabilir. Örneğin tek yumurta ikizleri, ayrı çevrelerde yetişirse farklı şeyler yaparlar (farklı diller konuşabilirler). Buradaki öğrenilmiş davranıştır. Ama Fransızca ya da İngilizce konuşmak iyice öğrenilmiş bir tavır da değildir, zira birinin konuşma becerisine sahip olması için belli bir kalıtımsal geçmişi olması gerekir."

Organik

Böcekbilimci Gwen Pearson, "organik", "kimyasal içermeyen" ve "doğal" gibi birlikte kullanılan bir dizi terimin varlığına dikkat çekici ediyor. Ve de insanların bu terimleri hatalı anlıyor olmaları sebebiyle duyduğu sıkıntıya.
 
"Kelimeyi teknik manada hatalı kullanıyor olmalarına canım yanmıyor. Tabii ki yiyeceklerin hepsi organik, çünkü karbon içeriyorlar vesaire! Benim meselem, yiyecek ve mamul üretimindeki reel farklılıkları önemsememeye alışılmış olmaları.
 
Bazı şeyler doğal ve "organik" olabilir, lakin hâlâ epeyce tehlikelidir. Bir Takım şeyler de "sentetik" ve imal edilmiş olabilir, ama güvenlidir. Hatta bazen daha iyi bir seçenektirler. Mesela insülin kullanıyorsanız bunun GDO (genetiğiyle oynanmış) bakteriden yapılmış olma olasılığı var. Ama hayat kurtarıyor."
 
Kaynaklar
https,//line.do/tr/bilim-insanlarini-cildirtan-yanlis-ifadeler/8aw/vertical?from=g9c
http,//yalansavar.org/2011/07/05/suyun-kuytu-mesaji/
http,//io9.com/10-scientific-ideas-that-scientists-wish-you-would-stop-1591309822
http,//-unesco.org.uk/news